GuidePedia

0

Ümmü İshak Ganeviyye (Radıyallahû Anhâ) İslâm’ın ilk yıllarında, müşrik kocasına rağmen Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem efendimize teslim olup biat etmiş bir hanım sahâbî…

İslâm’ın zor günlerini, işkence ve zulumler altında ashâbın inleyişlerini Mekke’de görmüş, kendisi de bizzat o sıkıntıları yaşamış çilekeş bir hanım…

Medine’ye hicret için erkek kardeşiyle Mekke’den çıkan ve fakat sonunda tek başına hicretini tamamlamak zorunda kalan bir kahraman…

Resûlullah (Sallâllahû Aleyhi ve Sellem) Efendimiz'in huzurunda oruçlu olarak bulunuyorken, unutarak yiyen ve sonra aklına geldiğinde ne yapması gerektiğini Efendimden koyduğu ölçüyü öğrenen, ümmete rahmet ve bir çıkış yolu olan bu ölçünün bizlere kadar ulaşmasına vesile olan bir iman eri…

O,müslüman olduktan sonra Resûl-i Ekrem (Sallâllahû Aleyhi ve Sellem) Efendimiz'in sohbetlerinden geri kalmayan, bir âşık, nasîhatlarından nasibini alan bir bahtiyardır. 

Onun gönlü Efendimiz'in (Sallâllahû Aleyhi ve Sellem) muhabbet ve hasretiyle dolu idi. Sevgili Peygamberimiz'in (Sallâllahû Aleyhi ve Sellem) Medine’ye hicretinden sonra Mekke’de duramaz olmuştu. Kısa zamanda hazırlanıp yola koyulmuştu. Onun hicret hikayesi şöyle gerçekleşmiştir:

“Ümmü İshak radıyallahu anha , İki Cihan Güneşi (Sallâllahû Aleyhi ve Sellem) Efendimiz’e kavuşmak için fırsat kolluyordu. Bir yolunu bulup kendisini onun yanına atmak istiyordu. Onun bulunduğu beldeye ulaşma hasretiyle yanıp kavruluyordu.

O,müşrik olan beyinden bir an evvel kurtulmak istiyordu. Bir şekilde bir yolunu bulup kaçmak istiyordu. Bu arzusunun gerçekleşmesi için Allah Teâlâ’ya duâ ediyor ve Medine’ye gideceği zamanı bekliyordu. Bunun için âdeta gün sayıyordu. Bu sebebten her an hicrete hâzır bir vaziyette yaşıyordu. 

Bir gün bu fırsatı yakaladığını düşündü. Yanına erkek kardeşini alarak hicret için Mekke’den gizlice çıktı. Bir müddet gittikten sonra kardeşi yol azığını evde unuttuğunu hatırladı. Geri dönüp azığı alıp gelmeyi düşündü. Ümmü İshak (r.anha) buna razı olmadı. Fakat o kendi içinde kararını vermişti. Kardeşine şöyle dedi:

“-Ümmü İshak! Sen burada otur. Beni bekle. Ben Mekke’ye dönüp unuttuğum azığımı alıp geleyim,” dedi.

Bu sözden endişe duyan, gönlü sıkılan Ümmü İshak kardeşine izin vermek istemedi. 

Zira kocasının onu yakalayıp öldürmesinden korkuyordu. Şefkatle ona baktı ve:

“- Fâsığın,(yani kocasının) seni öldürmesinden korkuyorum” dedi.

Kardeşi bu sözlere aldırış etmedi. Onu bırakıp Mekke’ye gitti. Aradan üç gün geçmesine rağmen kendisinden bir ses, bir haber alamayan Ümmü İshak merak içinde ne yapacağını bilemez, şaşkın bir vaziyette gözleri yollarda kaldı. Beklemekten başka da çaresi yoktu. Geri dönse o da aynı akıbete düşebilirdi. Bu hâlet-i rûhiye içerisinde iyice bunalmış iken Mekke’den gelen bir yolcu yanına uğradı. Onu tanıdı ve burada ne yaptığını sordu.

“ -Ümmü İshak! Burada oturmana sebep nedir?” dedi.

O da:

“-Kardeşim İshak’ı bekliyorum,” diye cevap verdi.

Yolcu hüzünlü bir şekilde Ümmü İshak’a acı haberi vermek zorunda kaldı ve:

“-Artık senin için İshak yok. Kocan Fâsık, Mekke’den çıkarken onu yakalayıp öldürdü” dedi.

Bu habere çok üzülen Ümmü İshak (r.anha) sabır ve metanetle hareket edip, ümitsizliğe kapılmadan tek başına da olsa yoluna devam etmeğe karar verdi. Kendisi bu yolculuğunu şöyle anlatır:

-“ İnna lillah diyerek ve ağlaya ağlaya kalkıp Medine’ye gittim. Resûlullah (Sallâllahû Aleyhi ve Sellem) Efendimiz'i sordum. Hanımı Hafsa binti Ömer (Radıyallahû Anhâ)’nın odasında olduğunu öğrendim. İzin isteyip içeri girdim. Fahr-i Kâinat (Sallâllahû Aleyhi ve Sellem) abdest alıyormuş. Hemen huzuruna varıp:

“-Yâ Resûlallah! Anam babam sana feda olsun. Kardeşim İshak öldürüldü” dedim ve ağlamaya başladım. Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem efendimiz bana dikkatlice baktı ve bir avuç su alıp onu yüzüme doğru serpti.”

İki Cihan Güneşi Efendimiz'e (Sallâllahû Aleyhi ve Sellem) kavuşmanın sevinciyle iç âlemim bir anda değişiverdi. Gönlüm sükûnete kavuştu. Aylardır çektiğim hasret ve günlerdir çektiğim çileler, sıkıntılar hepsi yok olup gitti. 

Ümmü İshak (r.anha) ağırbaşlı,sabır ve metanet sahibi bir hanımdı. İbtilâlar karşısında feveran etmedi. Ağlarken bile vakarını kaybetmedi. Allah ve Rasûlü yolunda çektiği eziyetlere aldırış etmeden yoluna devam etti. İmanından taviz vermedi.

Onun âzatlı bir cariyesi vardı. Onda gördüğü güzel vasıfları etrafına anlatırdı. Onun hâdiseler karşısındaki sabır ve tahammülüne dair, Beşşar b. Abdilmelik’in, Ümmü İshak’ın âzatlı cariyesi ninesinden dinlediği şu söz ne güzel bir örnektir. O şöyle dermiş:

“-Onun başına büyük felâketler geliyor,gözünde yaşlar görülüyor ama yanaklarına akmıyordu.”

Ne güzel ahlâk!.. Ne vakur hareket!.. Ne sevimli bir İslâmî şahsiyet!.. Acılar, dertler karşısında feveran etmemek!.. Hüznünü gönlüne gömebilmek!.. Sabırla direnebilmek!.. Ey Allahım! bizlere de olaylar karşısında sabır , sebat ve metanet nasib et!..

Ümmü İshak el-Ganeviyye (r.anha)’nın oruçlu iken başından geçen bir hâdise vardır. Onu da aynı rivayet zinciriyle Beşşar b. Abdilmelik şöyle nakleder:

“Ümmü İshak (r.anha) Rasûlullah (Sallâllahû Aleyhi ve Sellem) Efendimiz'in yanında olduğu bir gün hâne-i seâdete büyükce bir tas ile serid veya tirid yemeği getirildi. Bir rivayette de ekmek ve et getirildi. Rasûlullah (Sallâllahû Aleyhi ve Sellem) ondan bir parça aldı. Az bir şey tattı. O da Efendimizle birlikte yedi. Bu sırada Zülyedeyn de huzura geldi. Efendimiz (Sallâllahû Aleyhi ve Sellem) ona da bir kab içerisinde başka bir yemek ikram etti. Ümmü İshak’a da buyur etti. Ondan da almasını istedi ve:

“-Ey Ümmü İshak! Bundan da ye. Bunun da tadına bak.” dedi.

O anda oruçlu olduğunu hatırlayan Ümmü İshak ne yapacağını şaşırdı. Eli dondu kaldı.

Ne ileri ne geri gitti. Hiç hareket ettiremedi. Elini ağzına götürmeye bile gücü yetmedi. İki Cihan Güneşi Efendimiz (Sallâllahû Aleyhi ve Sellem) ona:

“-Hayrola Ümmü İshak, ne oldu, neyin var?” buyurdu. 

O da:

“-Yâ Rasûlallah! Ben oruçluydum” dedi. 

Bu cevap üzerine orada bulunan Zülyedeyn : 

“-Doyduktan sonra mı aklına geldi” dedi.

Resûl-i Ekrem (Sallâllahû Aleyhi ve Sellem) Efendimiz Ümmü İshak’a döndü ve:

“-Orucunu tamamla. Bu, Allah’ın sana gönderdiği bir rızıktır” buyurdu.

(Ahmed b. Hanbel, VI, 367 . Üsdü’l-gabe, VII, 299 . İsâbe,IV,430 .)

Ne yüce ölçü!.. Ne engin rahmet!.. İslâm’ın her emri insanlığa büyük bereket!..

Resûl-i Ekrem (Sallâllahû Aleyhi ve Sellem) Efendimiz'in vermiş olduğu bu cevabdan Ümmü İshak el-Ganeviyye (r.anha)’ nın gönlü ferahladı. Düştüğü hatanın günâhından,mahcûbiyetinden ve sıkıntısından kurtulup huzur buldu. Efendimiz'in (Sallâllahû Aleyhi ve Sellem) emri üzere orucunu tamamladı.

Ümmü İshak (r.anha)’nın başından geçen bu hâdise kendinden sonra gelen ümmete bir rahmet oldu. Oruçluyken unutarak yeyip içen müslüman , mümin kişinin ne yapması gerektiği onun vasıtasıyla vuzûha kavuşmuş oldu. 

Cenâb-ı Allah, Ümmü İshâk el-Ganeviyye Hazretleri'nden ve diğer tüm Hanım Sahâbe Annelerimiz'den razı olsun. Bizleri de şehitlik ve şehidelik mertebesiyle müjdelesin. Bu mübarek Hanım Sahâbe Annelerimiz'in şefaâtlerine nâil eylesin bizleri... Amin.

Mustafa Eriş - Altınoluk Dergisi

Yorum Gönder

 
Top