GuidePedia

0

Eshâb-ı kirâmdan. Kureyş’in Abdü’d-dâr kabilesindendir. Nesebi, Osman bin Talha bin Ebî Talha Abdullah bin Abd-ül-Uzzâ bin Osman bin Abdü’d-dâr bin Kusey’dir. Nesebi, Kusey’de Peygamber efendimizin nesebi ile birleşmektedir. Annesi, Sülâfe binti Sa’d bin Şüheyd olup, Medine’nin Kubâ köyünden Amr bin Avf kabilesindendir. Doğumu bilinmemesine rağmen, 42 (m. 662) senesinde Mekke-i Mükerreme’de vefât etti.
Mekke’de Kâ’be Kayyımlığı ile vazifeliydi. Sülâlesi cahiliyye devrinde Kâ’be-i Muazzama’nın Hicâbet yani kapı anahtarını taşırdı. Peygamber efendimiz, hicretten önce O’nu da bizzat imâna davet etti. Kabul etmediği gibi Hz. Resûlullah’ı Kâ’be’ye de sokmak istemedi Fakat Resûlullah (Sallâllahû Aleyhi ve Sellem) onun bu hareketini sükunetle karşılayıp, O’na şöyle buyurdu: “Ey Osman! Ümid ederim ki, bir gün sen, beni bu anahtarı nereye isterseniz koyarsınız, kime isterseniz verirsiniz diyeceğin bir mevkide de göreceksin!”
Peygamber Efendimiz'in zevcelerinden Ümm-i Seleme (Radıyallahû Anhâ) müslüman olmasından dolayı Mekke’de bir yıl eza ve cefa gördükten sonra, kabilesi Ümm-i Seleme’ye Medine’ye hicret etmesi için izin verdi. Tek başına yola çıkmıştı. Osman İbni Talha, Ümm-i Seleme’yi yalnız görünce, halini sorup, durumunu öğrendi, kadını yalnız başına bırakmayı uygun görmiyerek O’nu edeb ve kerem ile Kuba’ya kadar getirdi. “Senin kocan işte bu köydedir. O halde Allah’ın berekeu’yle onun yanına git” deyip, Mekke’ye döndü. Ümm-i Seleme (Radıyallahû Anhâ) O’nun bu hareketinden övgü De bahs ederdi. Osman bin Talha, Uhud Harbi’ne müşriklerin safında katıldı. Babası, kardeşleri ve akrabası katl edilince, Kâ’be’nin Hicâbet vazifesi tek başına üzerinde kaldı. Hudeybiye Andlaşması’nda Müslümanlar’ın Resûlullahın (Sallâllahû Aleyhi ve Sellem) sadakatini, görüp Eshâb-ı kirâm’ın aşkına hayran oldu. Geç îmân etti. 8 (m. 629) senesinde Mekke’nin fethinden altı ay önce Amr bin Âs ve Hâlid bin Velid ile birlikte Medine-i Münevvere’ye gelerek, müslüman oldu. Fetihten önce imâna gelen Muhacirlerin derecelerine kavuştu. Mekke’nin fethine katılıp, Resûlullah’ın (Sallâllahû Aleyhi ve Sellem) yanında bulundu. Kâ’be’nin anahtarını Resûlullah’a (Sallâllahû Aleyhi ve Sellem) arz etti, beraber girdiler. Burada Resûlullah (Sallâllahû Aleyhi ve Sellem) iki rekât namaz kıldı. Beyt-i şerîften çıkarken, Resûlullah (Sallâllahû Aleyhi ve Sellem) Nisâ sûresinin “Allahü teâlâ size emanetleri ehline vermenizi emreder...” âyet-i kerîmesini okuyup, anahtarı Osman bin Talha’ya (Radıyallahû Anh) ve Amcasının oğlu Şeybe bin Osman bin Ebî Talha’ya verdi. O’na “Ey Ebû Talha evlâdı! Ceddinizden kalma olan emâneti sizde payidar ve baki olmak üzere alınız. Bunu zâlim olmaksızın hiçbir kimse alamaz.” buyurdu. Hicretten önceki sözlerini de hatırlattı, O da “Evet, şehâdet ederim ki, sen hiç şüphesiz Resûlullah’sın dedi. O günden itibaren Hicâbet vazifesi, Osmanlı Devleti’nin sonuna kadar, Osman bin Talha’nın sülâlesinde kalmıştır.
Mekke’nin fethinden sonra Resûlullah (Sallâllahû Aleyhi ve Sellem) ile Huneyn gazâ’sına katıldı. Medine-i Münevvere’ye gitti. Resûlullah’ın (Sallâllahû Aleyhi ve Sellem) vefâtından sonra Mekke-i Mükerreme’ye döndü. Kâ’be-i Muazzamadaki hicâbet vazifesine devam etti. Dört Halife devrinde gazalara katıldı. Hz. Mu’âviye’nin hilâfeti devrinde 42 (m. 662) senesinde Mekke-i Mükerreme’de vefât etti.
Osman bin Talha’nın (Radıyallahû Anh) Kâ’be-i Muazzamadaki vazifesi, Eshâb-ı kirâm’dan olması dahil, daha pek çok üstünlüklere sahipti: Kendisinden amcasının oğlu Şeybe, Urve bin Zübeyr, İbn-i Ömer ve Benî Süleymoğullarından bir kadın hadîs rivâyet etmişlerdir. Peygamber efendimizden bizzat rivâyet ettiği hadîslerden bazıları şunlardır.
Peygamber efendimizin Osman bin Şeybe’ye namazda kalbi meşgul edecek şeylerin önceden çıkarılması hususunda şu hadîs-i şerîfi buyurduğunu rivâyet etti, “Evdeki pişen tencereyi kapatmayı sana söylemeyi unuttum. Çünkü namaz kılarken İnsanı meşgul edecek bir şeyin evde bulunması uygun olmaz.”
Resûlullah (Sallâllahû Aleyhi ve Sellem) efendimiz Mekke’nin feth edildiği gün şöyle bir hutbe okudu: “Kuluna yardım eden ve kendisinden başka hak ma’bud olmayan Allahü teâlâ’dır. Müşrikleri hezimete uğratan ancak O’dur.” Diğer bir rivâyette ise, “Va’di, sözü hak olan, kuluna yardım eden, kendinden başka kulluğa müstehak bir ilah bulunmayan Allahü teâlâ’ya hamdolsun. Dikkat ediniz! Cahiliyye devrinde değer verdiğimiz her türlü âdeti ve kan dâvası ayağımın altındadır. Bunlardan Kâ’be’ye hizmet etmek ve hacılara su dağıtmak müstesnadır. Dikkat ediniz! Bir kimse kasde benzer şekilde sopayla birisini öldürürse O’na ağır diyet lâzım olup, 100 deve vermesi gerekir.”

Cenab-ı Allah, Osman bin Talhâ Hazretleri'nden ve diğer tüm Ashâb-ı Kirâm Efendilerimiz'den razı olsun. Bizleri de şehitlik mertebesiyle müjdelesin. Bu mübarek Sahabe Efendilerimiz'in şefaatlerine nail eylesin bizleri... Amin.
KAYNAKLAR
1) Buhârî cild-5, sh-93
2) Müsned fitd-2, sh-33
3) Tabakât-ı İbn-i Sa’d cild-5, sh-448
4) Üsûd-ül-gâbe cild-1, sh-578
5) El-İstiâb cild-3, sh-92
6) Mevâhib-i Ledünniye cild-1, sh-204
7) Sîret-i İbn-i Hişam cild-4, sh-55
8) Hamîs, cild-2, sh-66
9) Tehzîb-ut-tehzîb cild-7, sh-124
10) Megâzî cild-2, sh-833
11) El-İsâbe cild-2, sh-460
12) El-A’lâm, cild-4, sh-206

Yorum Gönder

 
Top